Bir sonbahar akşamıydı. istiklal'de kitapçıları gezerken gözüm Oğuz Atay ın tutunamayanlarına takılmıştı. Uzun zamandır okumak istediğimden aldım. Ve eve gitmek için metroya yöneldim. Metroya binip bi yere oturduktan sonra, kitabın kapak resmini incelerken ineceğim durağa yakın, bir anlığına başımı kaldırdım ve çaprazımda onu gördüm.
O, çok güzeldi... Ama sanki sonsuza kadar güzeldi. Kızıla çalan uzun kıvırcık saçları alalacele toplanmıştı,kısa tırnaklarında ki birazı soyulmuş mavi ojeler gözleriyle aynı renkteydi. gözlüğü burnundan hafif kaymıştı ve belli ki mp3 playerında bir şarkı arıyordu.. Gözlerimi alamıyordum. Daha önce hiç böyle birşey hissettiğimi hatırlayamıyordum. Sanki ilah arayışım sona ermişti.
Aynı durakta indik ve aynı çıkışa doğru yöneldik. Çıkışta da aynı yere doğru yürümeye başlamışken bir anda söyleyecek hiç birşey düşünmeden kendimi bile şaşırtarak yanına gittim. Bakar mısın dediğimde bir anda duraksadı ve kaşlarını çatarak sertçe yüzüme baktı. Dilim tutulmuştu. Heyecandan elimdeki kitabı sıkıyordum. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Ona tanımadığım insanların yanına bu şekilde gitmek bir huyumun olmadığını sadece sonsuza kadar bir daha karşıma çıkmayacağından korktuğumu söyledim ve özür diledim.Elimdeki kitaba baktıktan sonra gülümseyerek "Elinde tutunamayanlarla çok komik görünüyorsun" dedi.. ve güldük...
Beraber yürümeye başladık. Onun hakkında öğrendiğim sadece iki şey vardı ismi ve bilgisayar öğretmeni olması. Ben buradan ayrılmak zorundayım dedi. Telefon numarasını istedim. Üzgünüm veremem kendine çok iyi bak dedi ve gitti. Resmen boğazım düğümlenmişti. Kendimi çok çaresiz hissediyordum. Ama bu kadar çabuk pes etmeye hiç niyetim yoktu. Hemen eve gittim ve internetin nimetlerinden faydalanmaya başladım. Facebook a girdim ve meslek gruplarından bilgisayar öğretmenlerini seçerek 1200 e yakın üye arasından onu aramaya başladım. Birkaç saatlik uğraş sonunda tam ümidimi yitirirken onu görmüştüm. Evet oradaydı. Onu kaybetmemiştim.Çok sevinmiştim ama ne yazacaktım ki....
Daha sonra gözüme masamın üstünde filmekimi nin broşürü takıldı. Ve onu davet etmeye karar verdim. Kim bu teklife hayır diyebilirdi ki. Önce mesajımı görünce çok şaşırdı ve filmekimi davetime çok sıcak baktı. Program yaptık. Mutluydum çünkü onu 5 gün boyunca görebilecektim. Biletler satışa sunulacağı gün emek sinemasının önündeydim. Biletler 13,30 da satışa sunulacaktı ve ben 10,30 da orada olmama rağmen deli gibi kuyruk vardı. Yaklaşık dört saatlik yorucu bekleyişten sonra en sonunda istediğimiz filmlere güzel yerlerden bilet bulmuştum... Festival sonunda başlamıştı. Her buluşmamız bir öncekinden daha keyifli geçiyordu. Ve ona olan hayranlığım artıyordu. Son filmi izledikten sonra birşeyler içmek için nevizadeye gittik. Üçüncü biranın sonunda nolucaz biz diye sordum.. Bir ilişkiye hazır değilim bıdı bıdı bıdı cevabı ve hatun evine bırakılır. Telefon rehberi karıştırılır. Bir kaç kız aranır. Bütün gece sevişilir.
24 Nisan 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder